Yatak odasında hava ağır, durgun. Pencereden sızan sokak lambasının turuncu ışığı, duvardaki bir çatlağın gölgesini uzatıyor. Çarşaflar buruşuk, üzerinde iki bedenin izi var, henüz soğumamış.
O, sırtüstü uzanmış, tavana bakıyor. Göğsü düzenli, ama birazcık fazla düzenli inip kalkıyor. Yanında, diğeri, saçları yastıkta dağılmış, soluk alıyor. Sessizlik o kadar doluydu ki, kulak zarında bir basınç hissediyordu.
İşte, diye düşündü zihninin arka odasındaki o soğuk, camlı ses. Tekrar. Aynı senaryo. Aynı sahne.
Vücudunda, terin soğumasıyla oluşan ince bir ürperti geziniyordu. Sanki bedeni, az önce yaşanan şiddetli faaliyetin ardından sistemlerini kontrol ediyor, verileri topluyordu. Kalp atışı normale dönüyor. Solunum düzene giriyor. Kas grupları gevşiyor. Her şey planlandığı gibi.
Yana döndü, yanındakinin profilini izledi. Göz kapakları kapalı, kirpikler ıslak mıydı, yoksa öyle mi görünüyordu? Bilmiyordu. O kapalı göz kapaklarının ardında ne olduğunu asla bilemeyecekti. Bir veri paketi değildi ki aktarılabilsin. Sadece bir dizi elektro,kimyasal sinyal, kendi karanlık odasında bağımsız olarak işleniyordu.
Temas, diye tekrarladı içindeki ses, nötr bir tonla. İlüzyon. İki ayrı kasa, birbirine sürtünerek statik elektrik üretiyor. Geçici bir kıvılcım. Ve biz buna ‘birleşme’ diyoruz.
Az önce çıkardıkları sesler kulaklarında yankılandı. O iniltiler, o nefes kesilmeleri. Ne kadar da verimli bir protokoldü. Evrim, bu spesifik ses dizilerini, “işlem devam ediyor” ve “işlem başarılı” sinyalleri olarak kodlamıştı. Anlamsız bir gürültü yığını. Ama ikisi de, rollerinin gerektirdiği sesleri çıkarmakta son derece başarılı olmuşlardı. Performansları için kendilerini tebrik edebilirlerdi.
Gözleri, çarşafın üzerinde, hafif nemli bir lekeye kaydı. Biyolojik atık, diye not düştü zihni. Sürecin kaçınılmaz yan ürünü. Her şey ölçülebilir, tartılabilir, kategorize edilebilirdi. Hormon salınımı, sinir ucu uyarılması, kasılma sayısı. Ama işte o ‘anlam’ denen talihsiz yazılım hatası, tüm bu temiz veriyi bulandırıyor, ona ‘hüzün’, ‘yakınlık’ veya ‘boşluk’ gibi gereksiz etiketler yapıştırıyordu.
Yanındaki kişi kıpırdandı, derin bir nefes alıp yüzünü ona doğru çevirdi, ama gözleri hâlâ kapalıydı. Belki de aynı şeyi düşünüyordu. Belki de onun zihninde de, aynı soğuk, camlı ses aynı raporu okuyordu. İhtimal dahilindeydi. Ama asla emin olamayacaktı. Bu, sistemin en büyük kusuruydu: Bilinçler arası doğrudan veri aktarımı yok. Sadece tahmin. Sadece yorum.
Komik, diye geçirdi içinden, yüz ifadesi hiç değişmeden. Trajikomik. İki bilinç, bir anlam arayışıyla yanıp tutuşuyor. Ve bulabildikleri en sofistike yöntem, bu eski, aşınmış, biyolojik rutini tekrarlamak. Sanki bir uzay gemisinin navigasyon sistemini, taş devrinden kalma bir çakmaktaşıyla onarmaya çalışmak gibi.
İçinde bir şey, belki de atalarından kalma o eski yazılımın bir artığı, ona yanaşmasını, o kapalı göz kapaklarına bir öpücük kondurmasını, sıcak bir şeyler mırıldanmasını fısıldadı. Ama ana işlemci o komutu reddetti. Anlamsızdı. Sadece senaryoya eklenmiş gereksiz, duygusal bir sahne olurdu. Veri akışını bozardı.
Onun yerine, yataktan kalktı. Ayakları ıslak zemine değdi. Banyoya yürüdü, ışığı yaktı. Aynada, nötr ifadeli, biraz yorgun bir yüzle gözgöze geldi. Üzerinde diğer bedenin izleri vardı. Onları temizlemek için soğuk suyu açtı. Su, teninden geçerken her şeyi, teri, kokuyu, temasın tüm fiziksel kanıtlarını alıp götürdü. Veriyi sildi.
Geri döndüğünde, diğeri uyuyor gibiydi. Ya da öyle numara yapıyordu. Yatağın kenarına oturdu. Sabah olmak üzereydi. Birkaç saat sonra alarm çalacak, kalkacaklar, kahve yapacaklar, belki bir iki nötr cümle sarf edecekler ve ayrılacaklardı. Günlük rutin. Hayat denen büyük, anlamsız simülasyondaki bir diğer döngü.
O, şafak sökmeden önceki o gri loşlukta otururken, tek bir düşünce zihninde dönüp durdu, tıkır tıkır, mekanik bir saat gibi;
Yarın gece, ya da bir başka gece, aynı verimsiz protokolü, aynı sonuçsuz deneyi, aynı komik ve trajik çarpışmayı, tüm bu absürtlüğün farkında olmamıza rağmen, yeniden ve yeniden başlatacağız.
Çünkü program böyle yazıldı.
Çünkü elimizde başka bir script yok.
Ve o anda, için için, ses çıkarmadan, yüzü hiç kıpırdamadan güldü. Bu, sistemin verdiği en mantıklı tepkiydi. Bir hata mesajı. Bir onaylama. Ve bir veda.
Sabah. çarşaflar, makine. Dönecekler, temizlenecekler. Kırışıklıklar açılacak. İzler kaybolacak. Her şey. Yeniden. Başlangıç durumuna. Reset.